Altın Hela Amerika
- Sunay Demircan
- 5 saat önce
- 3 dakikada okunur

New York’da Guggenheim Müzesi’ni geziyorsun, bağırsaklar gurul gurul ötmeye başladı affedersin, çok sıkıştın, çok ama çok… Öyle böyle değil, bıraksan maazallah müze yeni eser kazanacak.
Koştun tuvalete, bir elin düğmelerde, bir el kapıda… açtın kapıyı, ohhh…!
O da ne?
Tuvalet som altın, 18 ayar.
Sifonu, kapağı, musluğu, içi dışı, her yeri altın.
Adı da Amerika.
Pantolon dizlerde, karşında altın hela, düşünüyorsun, “Altıma mı yapsam?”
Amerika’nın içine sıçmak!
Olacak iş mi?
İtalyan sanatçı Maurizio Cattelan’ı tanır mısın?

Hani 2019 yılında sergilediği şu duvara koli bantıyla yapışmış meşhur muz vardı ya, işte onu yapan sanatçı. 6.2 milyon dolara satılmıştı da, alan da yemişti muzu.

Neydi Cattelan’ın niyeti?
Muz önce, bildiğimiz ‘gerçek’ tir, fiziksel olarak var olan, yenilen bir meyve, nesne.
Lakin, muz olan muz, sergi alanına girdiğinde, gerçek değişir, büyü başlar ve muz muz olmaktan çıkar, bağlamın parçasına dönüşür. Muz yenilip, bitse de ardında kalan fikir, düşünce olarak ortalıkta gezer (nitekim biz de onu tuttuk, gezdiriyoruz işte).
Cattelan kendini üreten biri olmaktan ziyade sistemin düzgün işleyen mekanizmasında bir arıza olarak tanımlıyor. “Sanatçılık bir meslek değil sistemdeki bir hatadır, normdan sapmadır. Sistemi bozan, aynı zamanda da görünür kılan virüstür, dolayısıyla sanatçı diyalog için değil, kaçış için, anlamdan kaçmak için anlam üretir. Bu bağlamda sanat eseri açık kapıdır, sistemden kaçış deliğidir. Sanat da bu şekilde gerçeği bozarak, dönüştürür.” Diyor.
İyi diyor, doğru diyor. Bizim "sanatçı" dediklerimizin çoğu dekorasyon malzemesi, statü ürünü üreticileri.
Dönelin altın helamıza (Bir de altın eşek var ama sırası değil şimdi)
Guggenheim Müzesi eseri alıp, dördüncü kattaki, herkesin kullanımına açık, üniseks bir tuvalet kabinine yerleştirmiş.
Müze yöneticilerine sormuşlar, nasıl temizliyorsunuz? Müze’nin kıdemli bir konservatörü Nathan Otterson. "Hijyenik mendiller gibi, kokusuz, renklendirici veya oksitleyici içermeyen özel mendiller kullandıracağız. Periyodik olarak kullanacağımız bir buharlı temizleyicimiz var. Rengi kullandıkça değişecektir, 103 kiloluk bu som altını cilalayarak parlatacağız."
Hımmm…!
Cattelan diyor ki, “Eser eşitleyici bir yapıda. İster 200 dolarlık yemek yiyin, ister 2 dolarlık sosisli, tuvalet açısından sonuçlar aynıdır”.
Niyet, biraz refahın aşırılıklarını teşhir etmek biraz da bu 'değer' denilen şeyin içine edilebileceğini yüze vurmak.
Eh, bir de işin içinde dışkısal ikonografinin (Scatological iconography) sergilenmre durumu var.
İçinde ‘dışkı’ var diye mide bulandırıcı bir mizah biçimi olarak düşünmemek lazım, gel gör ki mideye dokunuyor bir ucu, kolay mı?
Ama işte o dokunma ki, bir şeyleri de tetikliyor.
İktidar, kutsallık, beden, estetik, ölüm, ahlak, yaratılış temaları ters yüz ediliyor bu sayede.
Ortaçağ karnaval kültüründe veya dönemin grotesk dünyasında da olan temalar bunlar.
Tanrı’nın yarattığı ‘dünya düzeni’ ters çevrilerek, iktidarın ciddiyeti ile dalga geçilirken, ‘Yüce’ ideallerin yanı başına sindirim sisteminin mütevazi gerçeğini koyarak, ikisi arasındaki devasa fark eritiliyor.
Neyse, “Bu pilav daha çok su kaldırır” diyelim ve arkadaşa dönelim, helamız bir yıl boyunca orada durur ve etkileşimli sanat niyetine gelen geçen ihtiyaç giderir. (Müzenin iddiası o ki, 100 binden fazla ziyaretçi kullanmış)
Yıl 2017 olur, elalem patır patır affedersin Amerika’nın içine ederken, Trump başkan seçilir ve Beyaz Saray’ın bir odasına asmak için müzeden Van Gogh’un bir tablosunu ödünç isterler. Müze küratörü Nancy Spector “Tabloyu veremeyiz ama isterseniz size altın tuvaleti verelim” der.
Olaya bakar mısın?
Sen kimsin Nancy!
2019 Eylül ayı başında, biraz da İngilizler Amerika’nın içine etsin derler, Cattelan’ın başka eserleriyle birlikte tuvaleti geçici olarak İngiltere Oxfordshire kentindeki Blenheim Sarayı’na yerleştirirler.

(1705 yılında inşa edilen Blenheim Saray’ı, 300 yıl boyunca Churchill ailesinin evi olmuş, Winston Churchill’de burada doğmuş).
14 Eylül 2019 günü, tuvaletin kapısını kırıp, Amerika’yı çalarlar.
Hadi bakalım buyurun.
2024 yılında hırsızlardan biri, 2025’te de diğer ikisi yakalanmış ama, Amerika yok ortada, eritilmiş olduğu düşünülüyor.
Eritme sırasında yaşananları düşündükçe...
Şimdi durumumuz nedir?
Durumumuz, insanlık olarak, her daim yerinde dönüşler.
Aynısından bir daha yaptılar.
Sothoby’s de bu günlerde satışa çıktı, teklif vermek isterseniz kaydolmayı ihmal etmeyin, kripto para da kabul ediyorlar.
Bu eseri memleketimize kazandırmak istemez miyiz?













Yorumlar