top of page

kör müdavim

Sözcükler üzerinde gezindikçe, “Ben ne okuyorum şimdi?” sorusuyla karşı karşıya kalan ey muhterem okur.

Sayfalardan birinde, “Cevabı unut, o sorunun kara bahtıdır,” gibi bir şey geçer, evet, mümkünse cevap ihtiyacında fazla oyalanmadan, sorular karşısında dura-kalka bir yolculuk yapmayı deneyeceğiz.

Yer yer saçma yer yer anlamlı ama aynı zamanda anlamsız, komik ve acı, yer yer de sıkıcı, kim bilir belki de ilginç gelme ihtimali yüksek bir kitaba başladığınızı belirtmek isterim. 

Bu bir roman gibi değil, kurgu, hatta ötesi ötesi, belki karesi, üstelik grotesk bir şey.

Dünyadaki yosun, liken, karınca sayısı dahil ne var ne yok ölçmek, sınıflamak, isim vermek, tanımlamak, bilmek arzusunda olan bir türüz. Bunu da hayatı anlamlı kılma uğruna yapıyoruz. Anlam için deneyime ve tanım üretmeye, çaba harcamaya muhtacız. Daha da çok ve net tanımlamak için daha da çok parçalara ayırmaya, bölmeye, kıyaslamaya, ölçmeye, biçmeye, yarış-ta kazanan olmaya, rasyonel bir mantığa dayalı düzen oluşturmaya da muhtacız.

Sürekli çaba harcıyoruz, çabalar ise bizi gittikçe derinleşen bir gerçeklik psikozu sarmalında esir alıyor. Bölüp, parçalayan akılla olumluyu üretebileceğine inanmak, savaşarak barışa ulaşabilmeyi düşünmek kadar saçma, saçmalığın kendisi ise muhtaciyet rejimimizin temelindeki, üzerinde yaşam kurduğumuz acı ama bir o kadar da komik durumun kendisi.

Sizce de grotesk değil mi?

Bu riyakarlığımızın ziyadesiyle farkındayız, bir yanımızla utanıyor, isyan ediyoruz. Bir yanımızla da yok olmaya mahkûm olduğumuz, lakin bir biçimde de doğup (düşüp) geldiğimiz dünyamızı çekilir kılmaya çalışıyoruz.

Galiba mesele bu “Çekilir kılma” noktasında düğümleniyor. Yok olmaya mahkûm olmuşluğun getirdiği motivasyonla insan, bu sonlu hayatın telaşında, kimseden komut almaksızın, sessiz bir dürtünün peşinde yok etmeye örgütlenmeyi başarıyor. Bize kızma, hâl-i pürmelâlimiz budur ey acılara yelken açacak okur.

Grotesk dünya parkında artan dozda zehirlenmeye maruz kalmışız, gidişattan sorumlu tutabileceğimiz kimimiz kimsemiz de yok, varoluş şeklimizin hapsinde, bedenimizde maddemizi bulmuş ama ruhsal denklemimizi bir türlü kuramamış, oyun parkındaki salıncakta çocuksu bir saflıkla ileri geri sallanarak koptuğumuz öte yarımıza kavuşma hayallerini besleyen ama sallanırken de eğlenen yetimleriz.

Sizde de yeterince grotesk değil mi?

Fazlasıyla, hayat, parktaki kabullenilmiş gerçeklik içinde, komiklikleri, absürtlükleri, paradoksları ile grotesktir. Tüm bu harala gürele içinde insanın ruhu bazen o çekilir kılma düğümünü kesip, hakikat dediği, bilinmeyecek olanın peşinde okyanusun enginliklerine doğru yelken açabilir. “Ben ne okuyorum şimdi?” sorusunun cevabı değildir önemli olan, yolculuğa çıkma heyecanının hayat bulmasıdır.

eksi sıfır

Dışarıdan bakanlar için defineci hazine arar, para pul peşinde gibi görünür. Nitekim büyük bir bölümü böyledir de. Ama bir bölümü için amaç zengin olmak değildir. En azından benim için değil. Amaç, ne olduğu bilinmese de o hayali kurulan, o aranılan şeye kavuşmaktır. Bir anlamda o da bir hazinedir muhakkak, ama bilemezsin nasıl bir hazinedir. Vurulan her kazma darbesi, yeraltında olan o aranılan şeyi yüzeye çıkartırken, bir taraftan da defineciyi yeraltına gömer.

Valla, "Bu nasıl iştir Tektek, biri yukarı çıkarken, diğeri aşağı mı iniyor?" diye soracak olana, şöyle aynalı tarafından, pırıl pırıl bir cevabım yoktur. Cevabım yoktur ama içimde hep hissederim, ne olduğunu bilmediğim o hazine uğruna, derinlere, çok derinlere gömülecek bir şey olmalıdır. " Her yolculuk biraz daha bilge kılar insanı. Hele ki damıtılırken gizli taşı bulacağınız bir iç yolculuksa bu…

Sunay Demircan "eksi sıfır" da sizi anlambilimi kullanarak sembollerle bir aydınlanma yolculuğuna çıkarıyor. Yolculukta seçimlerimiz, seçimsizliklerimiz, uğraşılarımızın bedelleri ve zihnimizin oyunlarından ilginç ve derin deneyimlerle bahsediyor. "eksi sıfır"da binlerce yıldır aranan, bulunan, bulunduğu iddia edilen hazinenin arayışında; gerçek gibi görünen tuzaklardan, tuzak gibi görünen gerçeklerden metaforlar ve gizli anlamlarla bezenmiş bir şekilde veriliyor. Okuyacak olanları şimdiden uyaralım. Bu bir yaz kitabı değildir. Roman kisvesi altında mesajını ileten, okuyucuyu derinleştiren, ilmek ilmek zihinde yansımalar yaratacak derin bir kitaptır. Derinliğine ragmen sürükleyen hikaye örgüsü, sizi hiç tanımadığınız biriyle tanıştıracak.

"RAVEN"

O'nu anlama yolculuğunda olanların kendileriyle yüzleşmelerini sağlasa da, maddeleştirilecek olan her O, yeni bir tuzak olacak. O tuzak geldiğinde, yeni bir tuzak gelecek. Sonra yeni bir tuzak daha… Ve bir tuzak daha… Bu da bir tuzak.

kitap
loader,gif
bottom of page