top of page

Heykel hırsızlığının varacağı yer.

Bilmezdim heykel hırsızlığının bu kadar popüler olduğunu.

Tüm dünyada, sevilen bir iş koluymuş meğer ... öyle böyle değil.

Ağır işçilik bir kere, çaldığın malzeme kolay taşınır nane değil ki.

Hacmi de büyük.

Öyle, "ahanda aldım gittim" işi değil, bir kere monte olduğu kaideden sökeceksin.

Ağır da zıkkım, ya taş ya demir ...

Madem öyle, neden bunca çaba...?

Sanat aşkı mı?

Sadece sanat aşkıyla açıklamayalım, işin içinde başka aşklar da var.

Hele gel, bir tur atalım bakalım, elalem neleri-neden araklamaya meraklı.

Geçtiğimiz yıllarda, Hatay’da Belediye Künefeciler Meydanı’na künefeci heykeli koydu. Üç gün geçmedi, künefecinin tepsisini çaldılar. Belediye tweet attı “tepsiyi ödünç alanlara sesleniyoruz, verin tepsimizi, alın bir tepsi gerçek künefeyi”.

Tepsi gelir mi?

Gelmedi tabii...!

Ne oldu peki?

Ya hırsız çaldığı malzemeyi evinde tepsi olarak kullanıyor.

Ya da, arkadaşın evinde bir künefeci heykeli vardı ama tepsisi eksikti.

Olur ya, aşk bu her şeye konuyor.

Olmadı mı..?

O zaman tepsiyi hurdacıya sattı ... bak şimdi oldu.

2017 yılı başlarıydı sanıyorum, Trabzon Şehir Müzesi’ne balmumundan bakırcı heykeli koymuşlardı. Şehrin tarihi değeriymiş bakır ustası. Heykelin elinde bakır tabak var, bildiğin bakır yumurta sahanı. Usta bitirsin, mıhlama yapılacak. Daha ilk gün, bismillah… tabak çalındı. Yakaladılar, “ben hediyelik sandım da aldım” dedi.

2000’lerin başıydı, Samsun Büyükşehir Belediyesi sahile “balık tutan adam” heykeli yaptırdı, oltadaki balığı çaldılar. Belediye yılmadı, yine balık taktılar, yine çalındı...

Marmaris Belediyesi 6 Haziran 1998 tarihinde sahile bir astronot heykeli dikti afedersin.

Ben de gözlerimle gördüm.

Önce sünger avcısı sandım, yakından bakınca NASA yazılı astronot kostümüyle karşımda, bildiğiniz astronot duruyordu.

Hayırdır ...?

Efendim, 1997 yılında uzaya fırlatılan mekikte bulunan Astronot Jim Reilly giderken yanında Türk Bayrağı götürmüş uzaya.

Doğru mu...?

Dedikodu yapmayalım şimdi, tut ki doğru.

Bizim kadir kıymet bilir halkımız da teşekkür etmek için astronot Jim'in fiberglas heykelini dikmiş. Kafa yapmaya gerek yok demişler, adam zaten uzayda ...

Altında da bir teşekkür plaketi vardı kiii....

Jim'i çaldılar.

Vallahi çaldılar... Jim gitti... Balıkçılar Bedir Adası dolaylarında Yalancıboğaz mevkiinde buldular Jim'i günün birinde... bakmışlar astronotun başı suyun altından görünüyor, deniz polisi gelip kurtarmış, ama Jim'den iki kol eksik.

Jim, bu elim olay karşısında Hürriyet Gazetesi'ne bir de açıklama gönderdi,

"... haberlerde bahsi geçen bu çirkin olay, dünyanın her yerinde yaşanabilir. Bunu münferit bir olay olarak görmemin yanısıra uzay araştırmalarına ilişkin hakiki uluslararası çabaların geleceğine gölge düşürebilecek nitelikte olumsuz bir olay olmadığına da inanmak istiyorum. Kemal Atatürk'ün ünlü bir sözü vardır: "İstikbal göklerdedir". Bu değerlendirmesine son derece hak veriyorum. İstikbal gerçekten de göklerde ve hatta uzaydadır ...".

Jim, Jiiiimmm bak yüreğimizin yağını erittin yine... senin adın bundan kelli Can olsun.

Cin Can...

Zonguldak kömür şehri.

Kara elmas diyorlar.

Bölgede kömürü keşfeden efsanevi kişi Uzun Mehmet'i hepimiz biliyoruz.

Kültür Bakanlığı Uzun Mehmet Parkı'na kahramanın heykelini yaptırdı.

Sağ elinde kömür parçası, sol elde bir kazma.

Kazma çalında (Nisan 2015).

Yeni kazma yapıldı, yine çalındı.

Yukardaki kediyi tanıyan var mı?

Tombili kendisi.

Kadıköy'ün efsane kedisi, Belediye heykelini yaptırdı Ziverbey'de. Bir bütün olarak çalındı.

Bir ara Çorlu Belediyesi, ‘nostaljik meslekleri yaşatıyoruz’ sloganıyla, simitçi heykeli yaptırdı. Önce heykelin elindeki metal simidi, daha sonra önündeki tepsiden diğer simitleri çaldılar.

Belediye baktı olmayacak, yeniden simit yaptırdı, ama bu defa perçinle sabitledi tepsiye. Bu defa simitçinin kolunu kırıp, kolu çaldılar. Çorlu Belediyesi ısrarlı, Bankta oturan yaşlı çift heykeli yaptırdı, yaşlı adamın elindeki bastonu çaldılar.

Demiştik değil mi...?

"Sanat aşkı"

Isparta Belediyesi, şehir içindeki bir parka ‘Isparta’nın Yetiştirdiği Büyüklerimiz’ adıyla, Isparta’da doğup büyüyen 10 siyaset, sanat ve bilim insanının büstlerini koymuş.

Şahane kaideler, her birinin üstüne bir büyük Ispartalı büstü.

10 bronz büstten 9’u, gece saatlerinde çalınmış.

Halil Ethem Eldem büstü ile parkın farklı bir noktasında bulunan Mustafa Kemal Atatürk ve Süleyman Demirel’in büstlerine ise dokunulmamış.

Halil Ethem Eldem kim? derseniz.

1861 doğumlu, Ressam Osman Hamdi beyin kardeşi, o da müzeci, aynı zamanda biyolog, kimyager, jeolog ... siyasetçi.

Tam bir Ispartalı.

Bırakmışlar büstünü.

Yurt dışında da pek meraklılar bu heykel araklama işlerine.

Bir kaç örnek vereyim.

Henry Moore'u tanır mısınız?

İngiliz heykeltraş.

Yorkshire'dan olur kendisi.

İçinden mi? Sayılır, köyünden.

1898 yılında doğmuş, 1986 yılında da, sizlere ömür.

İdeal güzellikten çok, insan vücudunun gücünü ve canlılığını yansıtan kadın figürleriyle tanınıyormuş.

Köyünde adına bir vakıf var.

Vakfın bahçesinden bir heykelini 2005 yılında yürüttüler.

Heykel dediysem, 2 ton ağırlığında, kocaman bir şey.

Değerinin 3 milyon sterlin olduğu tahmin ediliyor.

Dedektiflere göre heykeli çalanlar gemiye yükleyip Rotterdam'a, oradan da Çin'e götürmüşler.

Sanat aşkı ...!

Çin'de bronz heykeli eritip, 1.500 sterlinlik bronz elde edip satmışlardır deniyor.

Bizim simitçinin elini, Uzun Hasan'ın bastonunu da mı erittiler?

Bizimkiler tam sanat aşkı.

ABD, Illinois Eyaleti'nde Waukegan Halk kütüphanesi var.

Kütüphanenin önüne de bir çift heykel koymuşlar.

Çalışan öğrenciler.

Ne olmuş sonra?

Eritip satmışlar bronzu.

Daha doğrusu Daniel Ramos yakayı ele verince, ötmüş afedersin.

Tüm bunlar bir yana, Herkül'ün penisini çalma vakası başka bir yanadır.

Öyle böyle değil.

Herkül'ün penisini çalmışlar.

Evet, yanlış duymadınız.

Hem de defalarca.

Hem de Fransızlar.

Üstelik çalınan parca eritilip satılır bir madenden değil.

Gelin bakalım. Fransa’nın güneybatısındaki Archahon kasabasında, meydanda bir Herkül heykeli var.

Heykelinin penisini 1948 yılından beri çalıyorlarmış.

Tövbe tövbe…

Şeysi olmadan Herkül olur mu? Olur da, o şehrin itibari nerelere düşer…? Mübarek künefe tepsisi de değil ki, belediye tweet atsın, “Herkül’ün şeysini getir, biz sana gerçeğini verelim”. Belediye üşenmemiş, bir daha yaptırmış. Yine gitmiş … bir daha, üç gün geçmiş yine…

Bir daha... yine çalınmış.

Zonguldak Belediyesi dua etsin.

Bakmışlar olacak gibi değil, Herkül’e şey dayanmıyor, portatif şey yapmışlar. Ciddi söylüyorum…! Bak şimdi, hayal et manzarayı. Bayram var, kutlama var … resmi heyet, bando, insanlar meydana toplanmış. Kürsü konmuş, bayraklar hazır… Belediye başkanı kutusundan malzemeyi çıkartıyor, kılavuzlu yuvasına çevirmek suretiyle monte ediyor. Saygı duruşu...? Yok o kadar da değil. Herkül tamam, törene başlayalım. Tövbe estağfurullah… anlatırken bile bir utanıyor insan.

Birkaç yıl önceydi, o zamanın Belediye Başkanı Yves Foulon “Bu heykelin başına gelenlerin düşmanımın başına bile gelmesini istemem” dedi ki haklıydı adam.

Yaaa dostlar böyle işte, sanat aşkı fena ... çok fena...!


öne çıkanlar
en yeniler
arşiv
etiketler
Henüz etiket yok.
takip edin:
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • images
bottom of page