cenaze ağlayıcılığı nasıl bir meslektir?
İnanmayacaksınız ama, var böyle bir meslek.
Hem de dünya çapında ve bir kaç bin yıldır.
Yaaa...! Şaş da kal.
Bu sabah rastladım, www.rentamourner.co.uk diye bir site var.
İngiltere'de kurulmuş bir şirkete ait. Essex'de ...
Kurucusu Ian Robertson.
Cenazelere profesyonel ağlayıcı kiralanıyor.
İki saat ağlamanın bedeli, 68 dolar.
İngilizlerde böyle bir gelenek var mı?
Yok.
İngilterede yaşayan Doğulu göçmenler için ayarlanmış.
Parayı basarsan, 5-6 kişi birden ağlıyor cenazende.
Telegraph gazetesine şunları söylüyor Ian Robertson: "Paralı ağlayıcı konusu, Batı için yeni olmakla birlikte, Uzak Doğu ve Orta Doğu ülkeleri için eski bir gelenek. Oralarda uzun süre bunun eğitimini alanlar olduğu biliniyor. Bizim personelimiz de, önceden müşteri ile buluşur ve hikayeyi çalışır, ölen kişinin geçmişi, başarıları, başarısızlıkları vb. hakkında bilgilendirilir ve böylece diğer yas tutanlarla, güvenle sohbet edebilir... Şu anda insanlara kariyer olarak önerilecek türde bir şey değil, fakat popülaritesini artırmaya devam ederse, o zaman ağlayıcılık yakında çok değerli bir meslek haline gelecektir."
Diyeceksin şimdi, "bak sen şu elin İngilizinin yaptığına?"
Deme...!
Bizde "Cenazelerde Ağlama Derneği" var.
Demokratik kitle örgütü.
Oflu Ali kurmuş.
Üşenme de izle şunu
Çorumlu gençler işi daha ileri götürmüşler
"Düğünlerde oynanır, cenazelerde ağlanır" derneği kurmuşlar.
Kişi başı 70 TL.
Bu konuda uzmanlaşmış şirket de var.
http://www.istanbul724.org/cenaze-aglayicilari/ gibi.
“Cenaze Ağlayıcıları derneğimiz, ekibimiz ile cenaze töreni psikolojisinden anlayan, ağıt yakabilen, duruma uygun konuşma yapabilen arkadaşlarımızla hizmetinizdeyiz. Duruma uygun sizin seçtiğiniz kıyafetlerle istediğiniz mekanda, cenaze evinde, mezara verme anında ekibimiz her zaman yanınızda olacak.”
Altında da dizi dizi yazmışlar:
Ataşehir Cenaze Ağlama Ekibi
Avcılar Cenaze Ağlama Ekibi
Bağcılar Cenaze Ağlama Ekibi
Bahçelievler Cenaze Ağlama Ekibi
...
Gördüğünüz gibi, İngilizleri fersah fersah geçmiş durumdayız.
Tayvan'ın ünlü ağlayıcısı Liu Jun-Lin var mesela. Erkek kardeşi ile ikili oluşturmuşlar, birlikte gidiyor törenlere.
"Gözyaşlarım gerçektir" diyor.
Kardeşi bazen müzik de yapıyor, bazen dans, bazen sadece eşlik...
Törene gitmeden önce, evde uzun uzun çalışıyorlarmış.
Merak eden, aşağıdaki videodan bir ağlama performansını izleyebilir.
Ünlü model ve oyuncu Diane Kuger'ın da bir zamanlar para kazanmak için bu mesleği icra ettiği biliniyor.
Cenazelerde profesyonel ağlamanın, Çin'de bilinen 2000 yıllık geçmişi var diyorlar.
Roma ve Eski Yunan'da "ağlayıcı kadın" olduğunu söylerler.
...
Çocukluğumdan hatırlarım, evde canaze olduğunda; sakin, hüzünlü, kendi halinde bir bekleyiş olurdu. Gelen gidenle sürdürülen muhabbet, bir süre sonra rahmetliyi aşar ve gündelik hayata doğru yönelirdi ki, bir an önce ölümün oluşturduğu boşluğun çekim gücüne yenik düşmesin hane halkı.
Öyledir çünkü, giden mutlaka ardında (hacmine göre) bir boşluk bırakır.
Bu boğluk bir tür girdaptır (vorteks), dikey eksende, içeri doğru çekim gücü vardır.
Bir kapılırsan, geçmiş olsun.
Rahmetlinin giysileri birer kutsal emanete dönüşür.
Onun yedikleri, onun dinledikleri, söyledikleri, sevdikleri, sevmedikleri ...
Kokusu sinmiştir dolaplara.
Kirli sepetinde duran çamaşırları yıkamaya elin varmaz.
Yürüdüğü yollarda, ayak izlerini ararsın.
...
O boşluk hayatın normal akışıyla doldurulamazsa, içi acı dolu bir efsane ile doldurulur.
İşte biz böyle sakin bir ruh halinde çaylarımızı içip, hayatı normal seyrine yönlendirmeye çalışırken, birden içeri bir kadın girerdi.
Bu mutlaka bir kadındı ve kapıdan içeri girmesiyle, bağırması bir olurdu.
Bağırmak bir kelime, infilaklar halinde göğe fışkırırdı feryatlar.
Tribünün coşması lazım.
"Kapalı uyuma" durumu.
El çabukluğu marifet, ağlayıcı kadın hemen bir girdap oluşturur, oradaki kitleyi de içeri davet ederdi.
"Ah benim beyazlar beyazı, güzeller güzeli, nur yüzlü pamuk yengem; bizi bıraktın da nereye gittin ha nereyeeee ... nereyeee...? Bak şu bıraktığın yetimlere bir, sabahları kim okşayacak yüzlerini, kim onlara yavrum diyecek, kim, kim ...?"
İçerideki kalabalığın bu çağrıya cevap vermemesi mümkün değildir.
Hep birlikte koyverilir ... ağlama temposu yükselince, ağlayıcı kendini geri çekip bir soluklanır.
Baktı tempo düşüyor, yeniden devreye girer.
Anlaşılan ağlayıcıların iki 'farklı' işlevi var, birincisi merhuma sahte "duyarlı-sevdalı" cemaat oluşturmak; ikincisi ise, acıyı zihinlerde sabitlemek.
Duyarlı-sevdalı cemaat kısmını anladık.
Oflu Ali şahane anlatıyor konuyu zaten.
Peki, acıyı neden sabitlemek istiyoruz?
Seviyoruz galiba.
Acının oluşturduğu bir bağımlılık var, belki kimyamızdaki bir değişim, ona teslim olma halini doğuruyor. Acının içindeki o çekim gücüne kendini bırakıp gitmek kolay ve "kendince" keyifli bir şey olsa gerek.
Miskin bir hal bu.
İnsan acıyla günler, aylar hatta yıllar boyu yaşayabiliyor.
Sevinç ise, bir kaç dakikada bitiyor.
Neden?
Yoksa, oluşturduğumuz bu cehennemin ateşine odun atarak eğlenmeyi marifet mi belledik?