top of page

toprak ve terör

Latincede ‘terra’, ‘yer’, ‘toprak’, ‘arz’ demektir.

Medi – terra da, toprakların, karaların, dünyanın ortası, malum.

Roma kendini dünyanın merkezinde saydığından, bulunduğu coğrafyaya da mediterra (mediterraneus) demiş.

Neden tüm dünya güneyimizdeki denize Mediterranean Sea der de, biz Akdeniz deriz? Bu ayrı bir muhabbetin konusu, bu günkü lakırdı terör üstüne.

Terra ile terör arasında bir ses benzerliği var galiba, ne dersiniz?

terror – terreur – terrere ...

Aslında, benzerliğin ötesindedir aradaki ilişki.

Çünkü toprak davasıdır işin aslı.

Yani, sahip olma.

Yani, kan davası.

Gelin bakalım.

Adam, yani insan, İbrani dilinde (ad-aw-mah) kırmızı toprak, yer gibi anlamlara geldiği gibi, aynı zamanda kan ve kırmızı anlamlarına da geliyor.

Bizdeki dem’in kan olması da buradan mı acaba?

‘Çek usta bir demli çay?’

Öyle ya, A harfi Tanrının hayat gücüne sahiptir, mort’u çekmiş moruğun, morarmışın başına gelir konursa, bizim mort olur A-mor (aşk), dem’in başına gelince de A-dem oldu mu?

Oldu!

Başka?

Hum, humus=yer, toprak demek Latincede.

(humuslu toprak denir, hani o üstteki verimli organik toprağa)

Homo/humanus/human latincede insan.

Kan nerde kan?

Hema/hemo/aima da kan.

Hemo philia kan sever mi oluyor bu durumda?

Veya kanama düşkünü?

Tesadüf değil elbette, insan ve toprak ve kan arasındaki bağlantı.

Tarih-coğrafya ilişkisine bakınca görülüyor zaten, tüm kanların toprak uğruna döküldüğü.

‘Toprak’ burada biraz da sembolik bir terimdir, malı-mülkü temsil eder.

Sahip olmayı da tabii.

İnsanın, bu dünya üzerinde uğruna kan dökeceği, o olmaksızın kendini boşlukta hissedeceği maddesel varoluşun zeminini.

Tüm kavga onun içindir şu alemde.

Peki neden?

Çünkü korkuyoruz.

Bir toprağa, bir fikire, bir kimliğe, bir lidere, bir topluluğu ait olmadan, onların çevirdikleri alana sığınmadan, tek başına var olmaya korkuyoruz.

İnsanın en büyük zaafı da bu zaten. Korkuları.

Korktuğumuz için güçlü görünmek, üste çıkmak, kahraman olmak istiyoruz.

Korktuğumuz için daha çok biriktirmek, ihtiyacın fazlasını elde etmek istiyoruz.

Korktuğumuz için, bizim gibi olmayanı, yaşam alanımızın dışında tutmak istiyoruz.

İnsan onun için kendi kendinin kurdudur. Birbirine sürekli diş gösterir, hırlar, ısırır.

Ama ne hikmetse bu halini de hiç bir zaman kabul etmez. O’na sorsanız bunların tümü yalan, tümü iftiradır.

O korkmuyordur, o ailesini, vatanını, milletini, dinini, liderini, ideolojisini seviyorsa, bunun korkuyla ne alakası vardır..?

Esas korkak bu satırları yazan vatan haini, sevgi yoksunu .... dır.

Oysa bilmez ki korkularımız artık birer refleks olmuştur. Sen farkında olmadan onlara karşı her anın savunma içinde geçer. Bilmezsin ki, sabah tıraş oluşun bir korku sonucudur. Yataktan kalkınca ardını toparlaman da, gündelik hayat ritüellerin de ...

“Elalem ne der?” kıskacı yaptırır bize bunları.

“Elalem ne diyecekse, iyisinden desin” bir korku ürünüdür ve bize attığımız adımın nereye, ne şekilde atılacağını söyler.

İnsanın içine düştüğü dram budur.

öne çıkanlar
en yeniler
arşiv
etiketler
Henüz etiket yok.
takip edin:
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • images
bottom of page