top of page

Ermeni meselesi

Hiç anlamam bu işlerden ama, baktım herkes bir şey yazmış, benim başım kel mi? Kel! "Sensin kel!"

Memlekette adettir, bazı illerin düşman işgalinden kurtuluş günleri vardır.

Bunların hepsi işgal edildi mi? Herhalde, yoksa millet sırf kahraman görünmek için kurtuluş günü uyduracak değil, di mi ya? Dedikodu kazanına kaşık sallamak gibi bir zevzeklik gayreti göstermeden ilerleyelim, konu hassas.

Birkaç yıl önceydi, Bayburt'un Ermenilerden kurtuluş gününde, temsili Ermeni çeteleri, Türk kızlarına tecavüz ederlerken, Türk askerleri Ermenileri öldürüyorlar, kızlar kurtuluyor...filan, millet coşup alkışlıyor, temsili Ermeniler yuhalanıyor... Belediye başkanı demeç vermişti: "... Necip Fazıl’ın dediği gibi, ırzının, namusunun, dininin davacısı bir gençlik istiyoruz. Onun için bunları sahneletmeye devam edeceğiz”.

Şahane!

Sayın Başkan, kazanın altına odun atmış ki, gönüllerdeki kin-nefret ateşi sönmesin. Onun da işi bu, niye seçildi ki?

Erzurum’un bir ilçesinde, ilçenin kurtuluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törenlerde Ermeni rolü oynayan vatandaş, Ermenilikten emekli olmuş. 15 yıl kadar oldu, bir gün radyoda, bizatihi o, Ermenilikten emekli olan vatandaş anlatıyor; “Törenlerde kimse düşman rolü oynamak istemezdi, bu nedenle de Belediye Başkanı tören sabahı caddeye çıkar, ilk gördüğünün kolundan tutar Ermeni yapardı. Zamanla millet uyandı, o sabah belediye önünde görünmemeyi akıl etti. Başkan baktı törenler aksayacak, ‘Ermeni olacak bir kişiye belediyeden kadro verecem’ dedi; ben de işsizdim, başvurdum, oldu” Belediye gariban olunca, sadece bir kadro açabilmişler. Bu durumda manzara şöyle gelişiyormuş: Türklerin evlerine bizimki silahıyla saldırıyor; ortalıkda kaçışan kadın ve çocukları süngüyle öldürüyor, bir yandan da seyirciden yağan taşlardan kaçıyor; sonra Türk askerleri gelip bunu yakalıyor ve dersini veriyorlar. Alkış!

Bu emekli olunca (eh, demeki en az 25 sene tek başına oynamış o rolü) törenler aksamış tabii. “Allah yazdıysa bozsun, hem törenlerde taş atıyorlardı, hem de sonrasında yüzüme tükürüp, hakaret ediyorlardı” diyor. Tanınmamak için, törenlerde beyaz peruk takmış ama ne fayda, yolda gören “vay Ermeni dölü” diye üstüne yürürmüş.

1990’lı yılların sonu. İsmail Cem Dış İşleri Bakanı. Dörtbir yanda dostluk rüzgarları, Papendreu ile gelsin uzolar, gitsin çirozlar...

Iğdır’da zamanın valisiyle aramız iyi, sürekli gidip geliyorum. Birgün ansızın daldım odasına, baktım vali telefonda birine fırça atıyor. - Küçük olmuş kardeşim, atın taşşakları küçük olmuş. Türkün atı ufak taşşaklı olmaaaz! Bunu da mı biz öğreteceğiz sana, bir de sanatçı olacaksın? Büyüt onları hemen, büyüüüütt! Telefonu kapatıp bana döndü. - Sınıra bir anıt dikiyoruz gözüm. Anıtın altında da rölyefler var. Bak bi şunlara (elinde büyük boy rölyef fotoğrafları) şahlanmış at üzerinde Türk askeri, düşmanı almış atın ayakları altına, ama atın taşşakları küçük! Gözüm olacak iş mi? - Olmaz tabii sayın valim, bize yakışmaz. Ne heykeli bu? - Süngü! Dev bir süngü dikiyoruz Ermenistan sınırına. Onların ülkesinden de görünecek. - Ama atın şeyleri küçük? - Yeniden yaptırıyorum atları gözüm. Sonra, süngü hadisesi duyuldu, İsmail Cem müdahale etti, heykel dikilmedi. Tam “milletçe Türk atının testis ebatını öğrenme fırsatını kaçırdık” diyordum ki, devir değişti; süngü sınıra dikildi, dibine de bir “soykırım müzesi” kuruldu. Sonra da süngü Iğdır’ın resmi sembolü oldu. Şimdi girin Iğdır Valiliği web sitesine, süngü orada duruyor. ... İşin Ermeni tarafını bilmiyorum ama onların da bizden aşağı kaldıklarını hiç sanmam. Aman sönmesin bu kin, nefret, öfke ateşi. Aman, unutmayalım, hep hatırlayalım, birbirimizin ırzın nasıl geçtik, nasıl bebelerimizi öldürdük karşılıklı, nasıl mallar yağmalandı...

Sorun, Ermeni sorunu değil tabii, sorun toplumu korku ve nefretle bir arada tutma refleksinin bırakılamamasıdır. Bunun adı düpedüz ilkelliktir. Bir adım ötesi yok!

öne çıkanlar
en yeniler
arşiv
etiketler
Henüz etiket yok.
takip edin:
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • images
bottom of page