uçuş - 3
Ankara'da hava alanı servisinde bekliyorum, biraz sonra otobüs kalkacak.
Bir beyefendi bindi, beyaz saçlı, güzel giyimli, görseniz iyi bir üniversitede Rönesans sanatı öğretiyor dersiniz. Önlerde bir sarışın kadın oturuyor, elinde kitap, yanındaki boş koltuğa da sırt çantası, paltosunu koymuş. Kadının arkasındaki sırada da bir adam, elinde kitap yok, yanındaki koltuk da bomboş. Bizimki gitti kadının yanına oturmaya kalktı. Kadın arka sıraya baktı sonra hocaya "beni rahatsız etme, geçiver şuraya" der gibi. Yoook! İlle oturacak yanına. Kadın kitabın sayfasını kıvırdı, gözlüğü çıkardı, eşyaları arka sıradaki boş koltuğa koyup, orada oturan beyden de özür diledi. Bizimki hiç oralı değil, tek derdi sarışın yanına sokulmak.... Önümde gençten bir adam, lacivert takım, beyaz gömlek... Bilet kesen delikanlıya sordu "ne zaman şehirde oluruz" Bir saate gideriz efendim. Neee! Bir saat mi, bu kadar uzar mı kardeşim yol... bağırıyor oğlana. Sonra parayı verdi, bileti almıyor. Beyefendi ama bu sizin biletiniz! Senin olsun, istemiyorum... Küstü valla. Hareket ettik. Yanımdaki adam telefonu açtı, bir ucu bucağı olmayan muhabbet başladı. "Abi baqh (bak diyor) onları aradan çıqaracan, 150 ye bağa vercen yoqhsa göğül (gönül) qoyarım, baqh abi hakkaten göğül qoyarım abi, abi çıqart onları abi, baqh göğül qoyarım abi..."
Sarışın kitabını açtı ama 20 dakikadır aynı cümlede, zira bizim hoca tacizde. Ne yapıyor? Hiiiç, varlığı taciz adamın. Önümdeki sürekli söyleniyor "böyle trafik mi olurmuş, bu kadar yol boşuna mı yapılmış... Benim qomşhuda göğül kalmadı, her an benimkini isteyecek, elim yüreğimde bekliyorum.
Gemi azıya almakla, iplerinden boşalmak arası bir durumdayız da, hangisi olduğunu tam anlayamadım.